firavun ahlakı

 Günümüzde Yaşayan Firavun Karakterleri Mumsema İslam Arşivi Günümüzde Yaşayan Firavun Karakterleri
Yüce Allah, Kur'an'da bildirdiği ayetlerle kullarına her konuda yol göstermiştir Bu ayetler herhangi bir zamana bağımlı olmaksızın her dönem için geçerlidir İnsan karakterlerine dair Kuran’da yer alan bilgiler de bunlardan biridir Örneğin Hz Musa'nın yaşadığı devirde Mısır'ın yönetimini elinde bulunduran Firavun, Kuran'da tüm insanlara ibret olarak bildirilmiş önemli bir karakterdir Ancak dikkat edilmesi gereken nokta ise, bu karaktere sahip olan insanların her dönemde var olmasıdır

Yüce Rabbimiz’in hidayet rehberi olarak bizlere gönderdiği Yüce Kur'an, kıyamete kadar yaşayacak olan tüm insanların doğru yolu bulabileceği tek kaynaktır Kuran’ın en mucizevi özelliklerinden biri ise, gönderildiği andan itibaren, sonsuza kadar değişmeyecek ve geçerli olacak tek Hak kitap olmasıdır Bu nedenle ayetlerle bildirilen insan karakterleri de geçmişten bugüne kadar yaşamış olan bütün medeniyetler ve bütün insanlar için geçerlidir Bu bilgiler aynı zamanda ilerki zamanlarda yaşayacak olan tüm nesiller için de geçerli olacaktır Bu Kuran’da "(Bu,) Allah'ın öteden beri sürüp giden sünnetidir Sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın" (Fetih Suresi, 23) ayetiyle de bildirilmektedir

Kuran’ı Kerim’de peygamberlerin üstün ahlakının yanı sıra, iman etmeyen kişilerin, münafıkların, müşriklerin de karakterleri detaylı olarak bildirilmektedir Bütün bu ayetler güzel ahlakı yaşamak, hatalarını düzeltmek, Allah'ın razı olacağı bir kul olabilmek için samimi gayret içerisinde olan müminler için önemli birer rehber ve çevrelerindeki insanları tanımalarına birer vesiledir

Kur'an'da tarif edilen karakterlerden biri de "Firavun karakteri"dir Belki ilk duyulduğunda bir an için bunun sadece geçmiş dönemlerde Mısır'da yaşayan yöneticilere has bir karakter olduğu düşünülebilir Ancak bu karakterdeki insanlarla günlük yaşam içinde sık sık karşılaşılabilmektedir Yüce Allah, bundan binlerce sene önce Mısır'ın yönetiminde diktatör olarak söz sahibi olan Firavun'un karakterini Kuran’da detaylı olarak bildirmiş ve gaflete düşüp bu ahlak özelliklerini sergilememeleri için müminlere önemli bir örnek kılmıştır

Firavun Karakterinin Genel Özellikleri

Enaniyetli Olmak

Firavun'un en belirgin özelliklerinden biri enaniyetli yani kibirli olmasıdır Sahip olduğu mülk ve idari gücü, onun emrindeki insanlara karşı büyüklenmesinin ve kibirinin artmasına neden olmuştur Firavun; ayetlerde bildirildiği üzere varlık içinde şımarmış, kibirli, alaycı, kendini tüm mal ve mülkün sahibi zanneden (Allah’ı tenzih ederiz) ve vicdan, merhamet, hoşgörü gibi insani tüm vasıflarını kaybetmiş biridir Bu nedenle de halkına, hiçbir rahatsızlık duymadan acımasızca eziyet edebilmiştir Şefkat, sevgi, saygı ve vefa gibi insani hiçbir duygu taşımamaktadır Üstünlüğü sadece mal ve güç zenginliğinde aramakta, bunlara sahip olmayanları aşağılamaktadır Firavun’un bu karakteri nedeniyle, Allah’ın üstün ahlaklı elçilerinden biri olan Hz Musa’ya bu bakış açısı ile bakarak onu dikkate almadığı Kuran'da şöyle bildirilmektedir:

"Firavun, kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: "Ey kavmim, Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz? Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir" (Zuhruf Suresi, 51-52)

Enaniyet, birçok ayette dikkat çekildiği üzere, öncelikle Kuran ahlakına uygun olmayan bir davranıştır Her konuda nefslerinin büyüklenmesine, böbürlenmesine, üstünlük iddiasında bulunmasına izin veren enaniyetli kişiler, zaman içerisinde yalnızca kendi fikirlerinin doğru ve kendi tutumlarının üstün olduğu gibi bir yanılgıya kapılmaktadırlar Nitekim Firavun da aynı tür bir yanılgı ve saplantı içine düşmüştür Firavun'un bu durumu ayetlerde şu şekilde geçmektedir:

Firavun dedi ki: Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum (Mümin Suresi, 29)

Ayette bildirildiği üzere, Firavun yalnızca kendi fikirlerine ve aklına güvenen, baskıcı karaktere sahip bir yöneticidir Kavmini yönlendirmek, onları peşinden sürüklemek ve saptırmak isteyen Firavun, fikirlerinden o kadar emindir ki yanlış yolda olduğuna ihtimal dahi vermemiştir Enaniyetli kişilerin en belirgin özelliği olan bu duruma, günümüz toplumlarında da sık sık rastlanabilmektedir Enaniyetli kişiler, kendilerine aşırı derecede güvenen ve kendilerinden daha iyi bilen biri olduğunu asla kabul etmeyen insanlardır Ayrıca kendi hayatlarını kendilerinin kontrol edebildiğine inanan bu kişiler, Yüce Allah'ın kendi hayatlarındaki tek hakim kuvvet olduğu gerçeğini de kabul edemezler Bu nedenle de iman edip ibadette bulunmak, Kuran ahlakını uygulamak nefslerine zor gelir Yardım, tevazu, merhamet, fedakarlık, saygı, sevgi gibi güzel ahlak özelliklerini yapmak içlerinden gelmez Çünkü bütün bunlar ancak sonsuz güç sahibi olan Allah'ın büyüklüğünü kavrayan ve Rabbine teslim olan müminlerin, O'nun emrine karşı gösterdikleri hassasiyetle sergilenebilen üstün ahlak özellikleridir

Mucizelere Karşı Duyarsız ve Umursuz Olmak

Enaniyetin insanı sürüklediği en büyük hata, -Firavun karakterinde de görüldüğü üzere- Yüce Allah'ın varlığının delillerini görmezlikten ve anlamazlıktan gelmektir Hz Musa kendisine Allah’ın varlığını ve birliğini tebliğ ettiğinde, Firavun iman etmek yerine Hz Musa ile bir mücadele içine girmeyi tercih etmiştir Ancak güvendiği kişilerin Hz Musa’nın mucizeleri karşısında iman etmeleri sonucunda mücadeleyi kaybetmiş, ancak buna bizzat tanıklık etmesine rağmen bu mucizeyi de görmezlikten gelebilmiştir Firavun’un bu durumu ayetlerde şu şekilde bildirilmiştir:

Ve sihirbazlar secdeye kapandılar Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler Musa'nın ve Harun'un Rabbine Firavun: "Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı burdan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim" (Araf Suresi, 120-124)

Ayette bildirilen ben size izin vermeden sözü, Firavun’un sahip olduğu kibirin başka bir göstergesidir Kavmindeki insanların iman ederken bile önce kendisinden izin alması gerektiğini düşünen Firavun, gerçekte büyük bir şuursuzluk sergilemekte ve Yüce Rabbimiz’in büyüklüğünü görememektedir

Günümüzde de evrenin, insanların ve diğer tüm canlıların Allah'ın kudretini açıkça sergilediğini kabul etmek istemeyen bu tür kibirli insanlar, çevrelerindeki binlerce yaratılış mucizesini görmezden gelebilmektedirler Bir hücreden bir yağmur tanesine kadar yeryüzündeki ve gökyüzündeki her şeyin mucizevi yaratılışları apaçık ortadayken, bütün bu mucizeleri tesadüf olarak değerlendirip gözardı etmek, Firavun'un Hz Musa’nın mucizelerine sihir diyerek görmezlikten gelmesiyle aynı sebebe dayanmaktadır

Enaniyeti dolayısıyla Allah'ın varlığını kabul etmek istemeyen Firavun gibi, bugün yaşayan birçok insan da aynı karakter bozukluğundan dolayı Allah’ın büyüklüğünü idrak edememektedirler (Allah’ı tenzih ederiz)

Alaycılık

Yüce Allah’ın, “…kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline (Hümeze Suresi, 1) ayetiyle Kuran ahlakına uymayan bir davranış olarak bildirdiği alaycılık, Firavun döneminde yalnızca Firavun tarafından değil, önde gelen çevresi tarafından da sergilenen bir davranış bozukluğu olmuştur İçlerindeki büyüklük arzusu, Allah'ın elçisini tanımalarını ve ona itaat etmelerini engellediği için, kendilerince akılsız bir alay etme cesaretinde bulunmuşlardır Bu durum ayetlerde şu şekilde bildirilmektedir:

Andolsun, Biz Musa'yı, Firavun ve onun 'önde gelen çevresine' ayetleri- mizle gönderdik O da dedi ki: 'Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin elçisiyim' Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar (Zuhruf Suresi,46-47)

Hem insanların fiziki özellikleriyle hem de kendi halkıyla alay eden bir karaktere sahip olan Firavun’un bu son derece çirkin tavrı ise bir ayetlerde şu şekilde bildirilmektedir:

Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir" (Zuhruf Suresi, 52)

Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdi (Zuhruf Suresi, 54)

İnsanların fiziki kusurlarıyla veya sosyal konumlarıyla alay etmek, alaycı kişilerin kendilerini yüceltmek için kullandıkları çok zalimce bir yöntemdir Bu tür bir davranış gösteren basit insanların çoğunun amacı, çevrelerindeki insanların eksikliklerine dikkat çekerek, kendisinin bu tip eksiklikleri olmadığını ve dolayısıyla diğer insanlara göre üstün niteliklere sahip olduğunu vurgulamaktır Bu Kuran ahlakının hakim olmadığı toplumlarda yaygın olarak görülen bir tavır bozukluğudur Oysa bu, Allah'ın çirkin gördüğü bir davranış şeklidir

Kuran ahlakına uygun olan tavır; her zaman kişinin karşısındakini onore etmesi, hoşuna gidecek güzel sözler söylemesi ve her ne kadar kusuru olursa olsun iyi ve nitelikli yönlerini ön plana çıkarmasıdır Üstelik Allah Katında tek üstünlük imanda derinlik ve takvadır Bu nedenle kimsenin bir diğerinin Allah Katındaki değerini bilmesi mümkün değildir Yüce Allah, Hucurat Suresi'nde bu gerçeği şu şekilde bildirmektedir:

Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir (Hucurat Suresi, 11)

Çıkarcı Olmak

Firavun karakterine sahip olan insanların en büyük özelliklerinden biri de, hayatta her şeyden çok kendilerini sevmeleridir Kendilerine olan sevgileri, bu insanları her konuda bencil yapar Her türlü lüksün, rahatın ve nimetin kendilerine ait olmasını ister ve bütün bunlara en layık olan kişinin kendileri olduğunu düşünürler

Böyle bir insan kendisine verdiği önemden dolayı çevresindeki insanlara kıymet vermez Kimseyi uğrunda fedakarlık yapılacak, sevgi ve saygı gösterilecek değerde görmez Her zaman ilginin, alakanın, saygının kendisine yönelik olmasını ister Bu nedenle Firavun karakterinin en belirgin özelliklerinden biri de insanlarla olan ilişkilerinin sevgiye ve dostluğa değil, kendi çıkarlarına dayalı olmasıdır Çevresinde hiçbir insana değer vermeyen birinin arkadaşlığı ve beraberliği, ancak o kişiden elde edeceği menfaate göre belirlenir Örneğin Firavun hiçbir gerçek dostu olmayan yanlız bir insandır Kendisinden başka hiç kimseye değer vermediğinden dolayı, çevresindeki insanları sadece çıkarlarına hizmet ettikleri için yanında tutmaktadır Kendi çıkarcı düşüncesine göre yakınındaki kişiler, halkı ve onun dünyasında bulunan herkes yalnızca ona hizmet etmek için vardır

Firavunun karakterindeki bu özellik, günümüzde yaşayan iman etmeyen insanların çoğunda görülen ve pek çok kişinin de doğal bir özellik olarak benimsediği bir davranış bozukluğudur Bu nedenle de, bu tür insanların büyük çoğunluğu evliliklerinde, arkadaşlıklarında, ortaklıklarında seçimlerini çıkarları doğrultusunda yaparlar Bu bozuk ahlak özelliklerinden kurtulmak ise ancak karşısındaki insanı yalnızca ahlakına göre değerlendiren ve dünyevi hiçbir değere sahip olmasa bile sadece imanından dolayı birbirine sevgi ve saygı duymayı gerektiren İslam ahlakı ile mümkündür İslam ahlakının özelliklerinin bildirildiği bir ayette şöyle buyrulmuştur:

İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez (Lokman Suresi, 18)

Mal ve Mülkle Övünmek

Firavun'un en belirgin özelliklerinden bir diğeri ise, yalnızca maddi değerlere önem vererek bunları put edinmesidir Sahip olduğu bozuk mantık nedeniyle olayları akılcı değerlendirememiş, dolayısıyla da Yüce Allah’ın üstünlüğünü ve Hz Musa'nın seçilmiş bir elçi olduğunu kavrayamamıştır Bunun nedeni ise yalnızca mal, güç ve iktidar gibi dünyevi birtakım değerleri üstünlüğün ölçüsü olarak görmesidir Firavun'un bu bozuk mantığı Kuran'da şöyle bildirilmiştir:

Firavun, kendi kavmi içinde bağırdı: dedi ki: Ey kavmim, Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz? Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki, o, aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir Bu durumda (eğer doğruysa), üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi?" (Zuhruf Suresi, 51-53)

Mısır'ın en zengin kişisi olan Firavun’un en büyük yanılgısı, bu zenginliğin Allah'tan bir lütuf olduğunu kavrayamamış olmasıdır Servetinin gerçek sahibinin Yüce Allah olduğunu unutmuş, bu serveti kendisine mâl etmeye kalkmıştır

Mülkünün kendisine üstünlük kazandırdığını, kendisini ölümden koruyacağını düşünmüştür

Bu nedenle Firavun'un karakterindeki en belirgin özellik, fikren karşı tarafa üstün gelebilecek bir akla sahip olmadığı için sürekli zenginliğini gündeme getirmeye, bu zenginlikle karşı tarafta hayranlık uyandırmaya çalışmasıdır Nitekim kavmindeki birtakım insanlar üzerinde de etkili olmuştur Ancak Hz Musa onu alemlerin Rabbi olan Allah'a iman etmeye davet ettiğinde, o büyüklenerek karşı çıkıp iman etmemekte direterek çok büyük bir yanılgıya düşmüştür Firavun’un sahip olduğu bu kötü ahlak nedeniyle de Rabbimiz, onu ve ordusunu suda boğarak helak etmiştir

İlahlık İddiasında Bulunmak

(Konu boyunca geçecek olan Firavun’un ilahlık iddialarından Allah’ı tenzih ederiz)

Firavun’un ilahlık iddiasında bulunduğunun bildirildiği ayetler şöyledir:

Firavun (alayla) dedi ki: "Ey Haman, bana yüksek bir kule bina et, belki o yollara ulaşabilirim Göklerin yollarına, Böylelikle Musa'nın İlahı’na çıkabilirim Çünkü ben onun yalancı olduğunu sanıyorum İşte Firavun'a kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu Firavun'un hileli-düzeni, yıkım ve kayıpta olmaktan başka (bir şey) olmadı (Mümin Suresi, 36-37)

Firavun, ayetlerde bildirildiği üzere, Yüce Allah'a karşı olan sözde mücadelesiyle çok çirkin ve akılsızca bir cesaret göstermiştir

Ayrıca yanlış zannıyla Allah'ı sadece göklerin Rabbi olarak değerlendirmiştir Oysa Yüce Rabbimiz göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki her şeyin Rabbidir; ancak Firavun bunu idrak edememiştir Firavun -kendince- yerde ilahlığını ilan ettiği için, Allah'ın varlığını kabul ettiği takdirde kendi gücünün, hakimiyetinin bir anlamı kalmayacağının farkındadır Bu nedenle Allah'ı sadece göklerin İlahı, hakimi olarak göstermek istemiştir Ancak Mümin Suresi'ndeki ayetlerde bildirildiği üzere, bu tavrı ona yıkım ve kayıp getirmiştir Firavun bu yıkımı görene kadar, enaniyeti sebebiyle büyüklenmeye ve ilahlık iddiasını sürdürmeye devam etmiştir

Firavun'un bu tavrı günümüzde birçok insanda farklı düşüncelerle ortaya çıkan batıl bir inanç şeklidir Nitekim kendisini Allah'ın kontrolü dışında müstakil bir varlık zanneden ve Allah'ın karşısında güç sahibi olduğunu düşünen bir insanın tipik özelliklerini Firavun'un tavrında ve yaşamında bütün detaylarıyla görmek mümkündür

Zulmetmek

Kur'an-ı Kerim'de bildirilen Firavun'un en önemli özelliği ilahlık iddia etmekle beraber kendini Mısır'ın sahibi olarak görmesidir Firavun bu nedenle de halkına büyük bir zulüm uygulamıştır Bu zulümlerden biri, kavmini fırkalara ayırıp bölerek kendince, halkı arasında sınıf farkı oluşturmasıdır:

"Gerçek şu ki Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü;" (Kasas Suresi, 4)

Halkına vicdansızca yaptığı zulümlerden bir diğeri ise; erkek çocukları öldürüp kadınları sağ bırakmasıdır Ayetlerde bu olay şu şekilde bildirilmektedir:

"erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu Çünkü o, bozgunculardandı (Kasas Suresi, 4)

O ve ona uyan herkes, hem gösterdikleri ahlak ve uğradıkları akibetleri ile tarih sayfasında yerlerini almışlar, hem de Kur'an-ı Kerim'de tüm ümmetlere ibret olmak üzere bize aktarılmışlardır Hicri 13 yüzyılın büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, Firavun gibi kibir ve enaniyet yapanların içine düştükleri durumun neye benzediğini şöyle ifade etmektedir:

"Firavunlaşmış gibi, "Kendi kendine oluyorlar "Kendi kendini besliyorlar Kendilerine lazım olan her şeyi yaratıyorlar" mı tahayyül (varsayıyorlar ki) ediyorlar ki, imandan, ubudiyetten (kulluktan) istinkaf ederler (sakınırlar) Demek ki kendilerini birer Halık (Yaradan) zannederler… (Allah’ı tenzih ederiz) Madem bu derece akıldan insaniyetten sükut etmişler (uzaklaşmışlar) Hayvandan belki cemadattan (cansız varlıklardan) daha aşağıdırlar" (25 Söz)

Firavun’un Sonu Tüm İnsanlık İçin Bir İbrettir

Firavun, tarih boyunca yaşamış olan enaniyetli insanların en önde gelenlerinden biridir Tüm tavırlarında kendisine şeytanı örnek alan Firavun, şeytan gibi yaptıklarının sonucunu görülmemiş bir aşağılanma ile almıştır Üstelik bu öylesine bir aşağılanma olmuştur ki, sadece kendi nesline karşı küçük düşmemiş, Yüce Allah onu kıyamete kadar tüm insanlık için bir ibret vesilesi kılmıştır Kuran'da Firavun'un ibret verici sonu şu şekilde bildirilmektedir:

Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğullarının kendisine inandığı (İlah’tan) başka İlah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz) Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler (Yunus Suresi, 90-92)

Yüce Allah'ın, enaniyet ve kibiri nedeniyle Firavun’u böyle bir sona uğratması herkesin ibret alması gereken bir olaydır Hayatları boyunca Kuran ahlakını yaşamaya çalışan müminler, Allah’ın sakındırdığı Firavun karakterini üzerlerinde barındırmaktan titizlikle kaçınırlar Bu yüzden de gaflet nedeniyle olabilecek benzer özelliklerinden arınmak için çok ciddi bir gayret sarfederler Çünkü birçok güzel özelliği bulunan bir insan, örneğin Kuran ahlakına uymayan alaycı bir konuşma üslubuna sahip olduğunda, ahirette bununla sorumlu olcağını bildiği için kendi ahlakının, tüm detaylarıyla Kuran’da bildirilen üstün ahlaka uyması için elinden geleni yapmalıdır Bu durum Kuran’da şu şekilde bildirilmektedir;

Bu (Kuran) insanlar için bir beyan, sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür (Al-i İmran Suresi, 138)
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol