İNKARCILARIN MÜMİNLERE KARŞI OLMALARI

 İNKARCILARIN MÜMİNLERE KARŞI OLMALARI

Tarih boyunca Allah'ın gönderdiği elçiler, diğer insanlara hak dini tebliğ etme, iyiliği emredip kötülüklerden men etme görevini üstlenmişlerdir. Peygamberlerin olmadığı dönemlerde ise samimi, dürüst ve güçlü bir imana sahip olan Müslümanlar, Allah'ın insanlar için seçip beğendiği din ahlakını anlatma görevini üstlenmişlerdir. Ancak, Allah'a iman eden ve insanları da Allah'ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmaya davet eden bu mübarek insanlar, tarihin her döneminde bazı çevrelerin sözlü ve fiili saldırılarına maruz kalmışlar; hatta kimi zaman ölüm tehdidi altında yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Allah'a gönülden bağlı ve üstün bir ahlaka sahip olan müminlere karşı olup onlara öfke besleyenler kuşkusuz büyük bir gaflet içindedirler. Çünkü müminler Allah'tan korkup sakınan, tüm insanlara daima dostane bir hoşgörüyle yaklaşan, çevrelerine hep huzur, neşe ve güvenlik veren, daima adaleti gözeten, her türlü haram fiilden kaçınan insanlardır. Dünyevi hırsları olmadığı için, kimseyle çıkar hesabı içinde olmazlar. Aksine fedakar, alçakgönüllü ve kanaatkardırlar. Ancak bu seçkin özelliklerine rağmen bazı kimselerin şiddetli saldırıları ile karşı karşıya kalırlar. Allah bu kimselerin kimler olduğunu ve müminlere karşı saldırılarının nedenini Kuran'da geçmişten örnekler vererek bize bildirmektedir.

Kuran ayetlerinde bize bildirilen, söz konusu bu kişilerin müminlere karşı olmalarının altında yatan asıl nedenin, Allah'a ve dine karşı olmaları olduğudur. Onlar, büyüklenme arzularından dolayı, kendilerini yaratan, bir hiçken kendilerine can veren ve sayısız nimetle rızıklandıran, sonsuz güç sahibi Yüce Allah'ın varlığını kabul etmek istemezler. Hayata hırsla bağlanmış olmaları ve dünyayı ahirete tercih etmiş olmaları nedeniyle, Allah'ın dinine uymanın kendilerine getireceği sorumluluktan kaçmak için inkarı seçerler. Kendilerini hiç kimseye karşı sorumlu hissetmek istemez; yaptıkları kötülüklerin, ahlaksızlıkların, çirkinliklerin hesabını verecekleri bir günün geleceğini düşünmezler. Bu nedenle, kendilerine Allah'ı ve dini, hesap gününü hatırlatan insanlar olduğunda, onları kendileri için adeta bir tehdit olarak görürler.

Bu yanlış düşüncelerinin sonucu olarak, ya iman edenleri engellemeye ya da kendi batıl dinlerine geri çevirmeye çalışırlar. Kuran'da bildirildiğine göre din ahlakından uzak insanlar bu amaçlarını gerçekleştirmek için çeşitli karanlık yöntemler kullanırlar; müminlere pusu kurar, tuzaklar ve komplolar hazırlar, işkence ile canlarını yakar, alaycı sözler söylerek onlara zulmetmeye çalışırlar. İşte "iftira atma" da, inkarcıların iman edenlere karşı kullandıkları bu yöntemlerden biridir. İftira atarak, iman edenleri kendi akıllarınca yıldırmaya, doğru bildikleri yoldan vazgeçirmeye çalışırlar. İnkarcıların, tarih boyunca bir kez bile sonuç vermemiş olan bu saldırılarını Allah bir ayetinde şöyle bildirir:

"Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkar etmenizi içten arzu etmişlerdir." (Mümtehine Suresi, 2)

Bu kitapta üzerinde duracağımız iftiraların kaynağı, ayette de bildirildiği gibi, iman edenlere öfkeyle "ellerini ve dillerini uzatanlar"dır. İlerleyen sayfalarda da göreceğimiz gibi, iftira, binlerce yıldır din ahlakına karşı olan, yeryüzünde ahlaksızlığı ve bozgunculuğu yaygınlaştırmak isteyen insanların dindar, samimi, güzel ahlaklı insanlara karşı kullandıkları ve birbirlerine miras gibi aktardıkları bir yöntemdir. Bu çirkin yöntem Hz. Nuh'tan, Hz. Süleyman'a, Hz. Musa'dan Hz. Muhammed (sav)'e, Allah'ın tüm elçilerine ve onların yanlarındaki salih kişilere karşı kullanılmıştır. Yakın tarihimizde ise Bediüzzaman Said Nursi gibi değerli bir İslam büyüğü de dine karşı olanların bu yıldırma yöntemiyle karşılaşmıştır.

Ancak, şu çok önemli ve kesin bir gerçektir ki: Geçmişte hiçbir iftiracı amacına ulaşamamıştır. Ne Firavun, ne Nemrut, ne de Peygamberimiz (sav)'in yakınlarına iftira atanlar, iftiraları ile bu kıymetli insanlara bir zarar vermişlerdir. Allah daima salih kullarını inkarcıların attıkları iftiralardan temize çıkarmıştır. Allah Kuran'da bu konuyla ilgili Hz. Musa'yı örnek vermektedir:

Ey iman edenler, Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah Katında vecihti. Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin. (Ahzab Suresi, 69-70)

Geçmişte Müslümanlara atılan iftiralar nasıl sonuçsuz kaldıysa, günümüzde de aynı şekilde sonuçsuz kalacaktır ve bundan böyle de hiçbir sonuç vermeyecektir. 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol